28.01.2012

Jaejoong Türkiye'de Misaki’nin eli kolu bağlı!




İçim içime sığmıyor, bende devamlı bir sırıtma hali sormayın. Ama kolay değil şimdi, hastası olduğum Jaejoong'um TÜRKİYE YE GELİYOR! Fakat geliyor da ne oluyor? Ben gidemiyorum:(
Çok istemiştim gelmesini nasıl istemişsem artık oldu valla. Erkenden yelkenleri suya indiriyorum. Haber kesin doğru diyorlar (ki bence de doğru baya araştırdım) ama olumsuzluklarını da düşünmek lazım. Mazallah bir aksilik çıkar da vazgeçersen hero'm yakana yapışırım bak, ömrü billah bakmam yüzüne bir daha ona göre:D Gidip göreceğimden değil tabi de, işte asıl sorunda bu... Ben neden en azından bir kaç gün için Ankara da yaşamıyorum ki! Bir ooooffffffffffff çeksem karşıki dağlar yıkılır be ya... Ankara da olamamak bi yana bir de Ankara’da olupta 500 kişi içine girmen gerekiyormuş. Al burdan yak... E daha da ben bişi demiyorum artık, malum Kore Delisi'nin RTÜK'ü işliyor burda:D



Hayranlarıyla buluşmak için gelen ilk koreli sanatçı Jaejoong diye biliyorum (yanlışım varsa düzeltirseniz sevinirimJ) bu bir başlangıç olduğunu düşündüğümüzden daha bir mutlu olduk tabi. Bir koreli demek aslında bir çok koreli demek inancına da fazlasıyla sahibiz çünkü:))
Yoochun ve Junsu da gelseydi keşke:( Programlarından dolayı sıcak bakmamışlar, bir daha ki sefere inşalah diyelim. Jaejoong'um bir gelsin de hele sonra, gelsin T-ara'lar, gitsin Bi-rain'ler… (fazla mı uçtum ne:D)
Gerçi pek çok guruba teklif gitmiş fakat en sıcak bakanı JYJ olmuş. E boşuna sevmiyoz biz bunları, kanımız kaynıyor yapcak bişi yok:)
Hemen Ankara da ki fanlar için bi alıntı yapalım: (Haber kaynağı: JYJ Turkey)

Ankara Üniversitesi
Dil veTarih-Coğrafya Fakültesi
Sıhhiye/Ankara
Tarih:05.02.2012 PAZAR
Salon giriş saati:11:00
Etkinlik saati:12:00-14:00
giriş için;
Ankara Kore Kültür Merkezi e-mail adresine:
Ad soyadlarını,telefon numarası,cinsiyet, yaş, ve yaşadığı şehri belirten bir e-mail atmaları gerekmektedir.
Önemli Uyarı:Her e-mail bir kişi için geçerlidir.
koreaculturecenter@gmail.com



Gidecek arkadaşlardan bol bol fotoğraf bekliyoruz artık, elinizi korkak alıştırmayın:))

Dipnot: bir daha ki duam Türkiye için değil, İzmir’e gelmeleri için olucak (ee artık çıtayı yükseltiyoruz:P)...
Her ne kadar geçsede borun pazarı...



27.01.2012

Gıf Dünyası


Aslında çok düzenli bir insanımdır ama çaktırmam:) En sonunda zavallı bilgisayarımın masa üstündeki dosyaları düzenlemeye karar verdim. Ama baktım bu işin sonu yok vazgeçtim tabiki:) Bu sırada da eski videoları buldum, hazır işim yok(var da yok) ee canım da sıkılıyor Gıf yapayım dedim. Ben Misaki kadar uğraşmayı sevmem bu işlerle ama can sıkıntısı insana neler yaptırmıyor ki. 

Gayet basit bişiler oldu ama bende sadeliği severim zati (detaylarıyla uğraşmak istemediğimden değil yani:)) Neyse en azından videoları izlerken baya bi eğlendim, özlemişim eskileri yahu...
 GOM Player ve bilimum ıvır zıvır eşliğinde PhotoScape adlı benim vazgeçemediğim programı da yanıma alarak bişiler yapıverdim;)

***

Vakti zamanın da Can You Hear My Heart adlı dizinin bir iki klibini indirmişim. Diziye başlamış baya da izlemiştim ama sonunu getiremediğim dizilerden olmuştu nedense. Bu diziye başlamamın en büyük nedeni de başroldeki adamın bayaz ten rengi olmuştu(sapık falan değilim be, yalnış anlamayın). Adamın teni üzerinden dönen espirilere(!) baya bi güldüm-kızdım, çünkü bende çoğu zaman aynı şeylere maruz kalıyorum :(


***

Sassy Girl sen ne çılgın bir filmdin yaa:)) 
Kızın psikopat tepkilerinin hastasıydım, bir o kadar da çocuğa üzülmekten kendimi alamamıştım:))
 

 ***

DBSK candır, canandır. Ama bütün karizmalarını bir köşeye bırakıp bu şebelek klibi çekecek kadar da  matraklardır:D Klibi her izlediğimde gülme krizine giriyorum. Seviyorum bu veletleri yaa:D

 O kadar da şebeklik yapıyo ama bir türlü güldüremiyor çocuğu ahah:)


***
Benim sevgili grubum KAT-TUN 
ve onun süpper ötesi performansları eşliğinde Perfect



 ***
Vee tabiki de gönlümüzde taht kuran, yeri değiştirilemez dizim Secret Garden;) 
Ulan her sahnesi ayrı bir komediydi be...


Olmuş olmuş dimi:D 
Olmamışsa da napam ya benden bu kadar;)
Ben yazı yazmaya devam edem en iyisi.
Sağlıcakla kalın canlar^^

24.01.2012

More Than Blue - Hüzünden Öte




Şu sıralar yeni bişeyler izleyemiyorum bari eskilere takılayım dedim.  Ve arşivimi her karıştırdığımda gözüme takılan ama nedense bu zamana kadar hakkında hiç bişey yazmadığım bir filmi bloğuma taşıcam bugün; More Than Blue yani Hüzünden Öte...

Film 2009 yapımı, 105 dakikalık, romantik- dram türünde. İzlemeyen kalmışmıdır acep bu filmi? Kaldıysada bir an önce başlayın derim ama baştan uyaralım sakın filmin ortalarına gelipte sıkılıp bırakmayın, yazık edersiniz. Çünkü asıl film o zaman başlıyor ve bütün o saçma dediğiniz sahneler tek tek anlam buluyor (en azından %90'ı) ona göre;) Adı üstünde gayet duygusal bir film, zati bir dizi yada filmin içinde Sang-woo Kwone (başroldeki adam) varsa o kesinlikle dramdır. Filmi falan izlememe gerek yok daha adamın yüzüne bakınca bile içimden ağlamak geliyor:) (So Ji Sub örneğinde olduğu gibi yada bizdeki Küçük Emrah :)) More Than Blue diğer birçok kore filmi gibi severek bir solukta izlediğim ama aklımda hep küçük pürüzlerin kaldığı bir film oldu. Peki bu sevmemi engelledi mi; hayır. Duygusal film sevenler için güzel bir seçenek;)

Konusuna gelirsek: Aslında bütün hikaye iki yalnız insanın birbirine tutunma daha doğrusu birbirini kendince mutlu edebilme çabalarını anlatıyor. Biri çocukken yetimhaneye bırakılmış K (Sang-woo Kwone), diğeri ise küçükken ailesini trafik kazasında kaybetmiş Cream (Bo-young Lee) ... Bu iki yabancının yolu lise yıllarında kesişir ve bir daha birbirinden ayrılmazlar. Yeri geldiğinde anne, baba, kardeş, sevgili olurlar. Ta ki K kanser olduğunu öğrenene kadar! Bu saatten sonra K'nın tek istediği ölmeden önce Cream'ı güvenilir biriyle evlendirmek ve onun mutlu olduğunu görmek...

 

Gerisini anlatmayayım işte böyle bişey işte:) Ama şu söylemeden geçemicem; tamam insan o anın içinde olmadan tam olarak anlayamaz olayları ve o kişinin gözleriyle algılayamaz. Ama arkadaş herşeye rağmen bu nasıl bir mantıktır yaa, ölmeden önce sevdiceğini başkasıyla evlendirmeyi amaç ediniyor adam! İlginç. Ne bileyim ben yapamazdım heralde, ne heraldesi yaa yapmazdım. Sağlamken şurda dursun ben ölünce başkasıyla evlensin bile istemezdim:D Ha adam deli de kız çok mu akıllı o da ayrı bir manyaktı. Adamın son isteği diye ve bu isteğini yerine getirme isteğiyle gitti başkasını buldu. Tamam o ikinci adam (Beom-su Lee) karısını aldatarak belki haketti(ki bunu söylemeye bile hakkın yok) bunu ama yine de sevdiceğini mutlu etmek için bir başkasını paramparça etmek olmadı be... Neyse yine de farklı bir filmdi özellikle de replikleri pek bi sevdim. 

''ABC vitaminlerinin gerçekte ne olduğunu öğrendiğimde,
tüm dünyam zifiri karanlık olduğunda 
ben K’dan önce öldüm...''

Başlarda karakterlere uyuz olmuştum özellikle de Cream'a. Ama filmin konusuna çok uyumlu bir saat giriyor devreye ve zamanı öyle bir tersine çeviriyor ki, tek kişinin gözünden baktığımız olaylar tek tek anlamını buluyor.

“Eğer sen benden önce ölürsen seni öldürürüm...!”

 Ama bütün yaşananlara rağmen sormadan edemiyorum; geriye kalan o değerli zamanı beraber geçiremezler miydi, bu kadar mı imkansızdı? (hemen kafamdaki ses devreye giriyor; akıllım o zaman film olmazdı ahah). Dediğim gibi herşeye rağmen güzel bir filmdi, sevdim. İzlemeyen kaldıysa hala bir göz atın derim pişman olmazsınız. Özellikle de duygusal film sevenler kaçırmasın;)

Bu da filmin duygusal şarkısı filmden kareler eşliğinde hazırlanmış klip, hazır türkçe çevirisini de bulmuşken ekleyeyim dedim... 

Lee Seung Chul yorumuyla No One Else (Senden Başka)


Aslında yazacak çok şey, 
söyleyecek çok söz var bu film hakkında 
ama zamanım yok, şimdilik bu kadar;)
Başka bir yazıda görüşmek üzere,
kendinize iyi bakın.

20.01.2012

Nerede Bu Kore Delisi?



Herkese selam...

Sınavlar, şu-bu derken bloğumdan uzun bir zamandır ayrı kaldım. Ha bu döndüm anlamına mı geliyor hayır:) Elimde olmayan nedenlerden dolayı en az bir aya yakın internete eskisi gibi sık giremicem. Tabi kar kış demeden bütün zorluklara rağmen arada yazı yazmaya çalışıcam:) Ama ben buralarda yokken canım bloğuma göz kulak olması için sevgili(!) Misaki'yi bloğa davet ediyorum, bloğumda uzuncaaaa bir zamandır yazar olduğunu hatırlatırım kendisine burdan duyurulur:D En kısa zamanda tekrar görüşmek üzere canlar^^

Not: Yukarıdaki resim Misaki-çenn'den çalıntıdır:)))

Kendinize iyi bakın
hepinize iyi günler;)

8.01.2012

Fetih 1453 - Ya ben İstanbul'u alırım ya İstanbul beni!

''Kostantiniye(İstanbul) bir gün feth olunacaktır. 
Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onun askeri ne güzel askerdir''


Bugün bambaşka bir film ile karşınızdayım,
yerli filmimiz Fetih 1453

Daha önce hiç bir Türk filmini paylaşmamıştım blogta sonunda ilgimi çeken bi tane çıktı karşıma. Baştan söyleyeyim hemen, öyle ultra tarih meraklısı biri değilimdir ama tarihe karşı sabrım sonsuzdur. Tarihin tozlanmış sayfalarında gezinmeyi, araştırmayı severim. Aslında hiç uzatmadan direk fragmanı verip geçicektim zira finaller hala bitmedi ama yine dayanamadım işte napıyım. Azıcık muhabbetin belini kıralım dimi ama;)

Konusunu kısaca yazıp devam edicem: İsminden de anlaşılacağı üzere filmde İstanbul'un fethi konu alınmış. Film 1451 yılında Fatih Sultan Mehmet'in fetih planları yaptığı andan itibaren başlıyor. Film konu itibariyle fetih ağırlıklı olmasına rağmen Fatih Sultan Mehmet'i yetiştiren üstadını, Sultan'ın aldığı eğitimleri ve daha bir çok ayrıntıyı konu alıyor. Yönetmenliğini Faruk Aksoy'un üstlendiği Filmin çekimlerine 2009 yılının eylül ayında başlandı ve tam dört yıl sürdü. Fetih 1453, ülkemizin En Pahalı Türk Filmi oldu. Filmin sadece fragmanı için bile 600 bin dolar harcandı, toplam bütçesi için ise 17 milyon dolar harcandı. Gerçek oyuncuların yer aldığı filmde üç boyutlu animasyonada bolca yer verilmiş.
Türk sinema tarihinin en yüksek prodüksiyonlu filmi olma rekorunu da elinde tutan yapımda, Fatih Sultan Mehmed'i Devrim Evin (daha önceden hiç tanışmışlığımız yok, kendileri tiyatro oyuncusuymuş;)) canlandırıyor. Adam akıllı ilk kez kendi tarihimizi kendimiz sinemalara aktardığımız için heyecanla beklenen filmin fragmanları internete düşer düşmez tıklanma rekorları kırdı. 160 dakika süren Fetih 1453, 17 Şubat 2012 de vizyona girecek!

Hemen fragmanlarını verelim:





Off bu film hakında o kadar çok ayrıntı var ki nevrim döndü resmen ama durum aşağı yukarı bundan ibaret. Şu anda sadece eldeki üç-beş bilgiye ve fragmana dayanarak bişeyler söyleyebiliyoruz. Anlattıklarımız ne kadar doğru çıkar bilemiyorum bekleyip görücez. Ama en azından benim adıma söyleyeyim film ne kadar kötü olursa olsun tarihi Türk filmlerine ön ayak olduğu için yeri herzaman ayrı olacaktır. Yabancı tarih filmlerini izlerken hep gıpta etmişimdir; adamların toplasan bir elin parmağını geçmeyecek kadar muharebe yapmışlardır ama onu sinemaya öyle bir yansıtırlar ki sanırsın dünyayı onlar turtarmış. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım canlar artık günümüz teknolo ve bilgi çağı, sen istediğin kadar haklı ol herhangi bir konuda ve istediğin kadar konuş haykır kendi ülkende ama eğer senin ülkenin yayını yabancı ülkelerde yasaksa hiç kimseye anlatamazsın derdini, o ülkenin halkı için yine suçlu sensindir çünkü ona öyle öğretilmiştir. Tamam dağıttım cümleyi farkındayım:) Anlatmak istediğim şu, günümüzde bile yabancılara Osmanlı sorulduğunda genel olarak olumsuz cevap vermişlerdir. Çünkü adama kendi ülkesinde, tarih kitaplarında, sinemasın da böyle söylenmiştir. Hal böyle iken kendi tarihimizi başkalarının eline bırakmak insana çok koyuyordu be! Ha diyeceksiniz ki bizimkiler yapıyorda ne oldu(yalan ben diyom bunu:)) hemen aklıma Muhteşem Yüzyıl adlı dizi geldi, dizinin sadece ilk iki bölümünü izledim (izleyebildim) ve bıraktım. Tamam sanat özgürlüktür, tamam senarist istediği gibi harmanlaya bilir senaryoyu ve yönetmen istediği açıdan çekebilir eyvallah. Ama herşeyin bir sınırı olmalı! Hiç bir zaman olaya tek yönlü bakan biri olmadım(olmamaya çalıştım) tarihimizin dillere destan olacak düzeyde muhteşem olduğunun da en büyük hataları yaptığımızında farkındayım. Şairin dediği gibi ''Türkler en çok devlet kuran aynı zamanda en çok devlet batıran topluluktur'' (aklımda böyle kalmış ama ana fikir aynı:D) Of ya çenem açıldı yine tamam dizi hakkında sadece tek kelime söylemek istiyorum o kadar. Şimdi beni; üç kıtaya hükmetmiş, Osmanlı'nın en görkemli zamanının sultanı, doğduğundan beri çeşitli eğitimler almış, ömrünün yarısı savaşlarda geçmiş vs bir Padişah olan Kanuni Sultan Süleyman ile Muhteşem Yüzyıl'daki burnunun ucunu bile göremeyen, hatta gözünün önünde dönen dümenlerin bir tanesini bile anlayamayacak kadar salak olarak gösterilen Çakma Kanuni'yi bir tutmamımı istiyorsunuz! Yapmayın Allah aşkına yaa... Beni en çok üzen ise senaristin televizyona çıkıp ''evet tarihi kendi hayal gücüme göre çevirdim'' demesine karşın dizideki olayları gerçek sanıp ecdadına küfreden benim cahil, kitap okumayı sevmeyen sevgili vatandaşlarımdır.......


Son zamanlar da bu konuda baya bi damarıma basıldı belki de bu yüzden bu kadar celallendim mazur görün canlar;) Evet nerde kalmıştık Fetih 1453, şöyle söyleleyim size uzun zamandır dört gözle beklediğim ve vizyona girer girmem gideceğim ilk film olacak. Ne kadar harika yada vasat olur bilemem ama google amcaya '' Tarihi Türk Filmi'' yazdığımızda aramalarda görünecek bir filmimizin olduğunu görmek paha biçilemez:))

Bu arada film hakkında bulduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum ''Figüranların savaş sahneleri için eğitim alması da istediği sonucu vermeyince Faruk Aksoy, çareyi Genelkurmay Başkanlığı'na başvurmakta buldu. Genelkurmay Başkanlığı, Aksoy'un asker isteğine olumlu cevap verdi. Bunun üzerine İstanbul'daki çeşitli kışlalardan askerler, Fetih 1453'te rol almaya başladı'' (Kaynak:http://fotogaleri.haberler.com ) Yani film de gerçekten gerçek asker kullanılmış:) Sonuş olarak bu film için ne diyebilirim; çok fazla bir beklenti altına girmeden izlenmesi gereken ama sonuç olarak geleceğe unut filizleri serptiği için beklentilerin yüksek olduğu bir film:D


Not 1: Başrol oyuncusunu tanınmayan bir yüz seçmeleri çok yerinde bir hareker olmuş, bu kadar önemli birini ünlü birinin yüzü ile bağdaştırmak gerçekten çok zor olurdu.

Not 2: Asıl olumlu yada olumsuz eleştirimi filmi izledikten sonra yapıcam, bu film için tekrar bir yazı yazmayı düşünüyorum;) Büyük ihtimalle yazmak isyediğim ama unuttuğum bir çok şey var, nasip ikici yazıya.

Not 3: Film de en çok eleştirilenlerden biri de yine Osmanlı kadınlarının kıyafetleri olacak sanırım, neyse.


Şimdilik benden bu kadar
filmle ilgili sizde yorum yapmayı unutmayın
ne düşündüğünüzü merak ediyorum;) 
Sağlıcakla kalın...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...