31.12.2011

Yeni Yıldan Dileğim... (Mim)

Şimdi ne yazmalı nasıl başlamalı acep? Öncelikle belirteyim ki final haftasındayım ve (umutsuz bir yüz ifadesi takınırak) hiçbir dersin daha kapağını açmış değilim. Kitaplar üst üste dizilmiş kuzu kuzu bir köşe de okunmak için beni bekliyorlar. Ama ben her öğrenci gibi hiç oralı olmuyorum ve ders çalışmamak için normalde yapmadığım bütün saçmalıkları yapıyorum. Bir günü daha aylak aylak etfarta dolaşarak tüketmeyi başardım:)) (İçimdeki ses; ben seni iki gün sonra görücem Kore Delisi)

Neyse canlar, bilindiği üzere yeni yıla girmemize sayılı gün/saatler kaldı. Evet evet eminim sizde en az benim kadar heyecanlısınızdır; sonuçta 2012 demek bir yıl daha yaşlanmak, üniversiteden mezun olmak ve akabinde işsiz kalmak, Türkiye-GKRY ile ilişkilerin AB aracılığıyla daha da alevlenmesi, KPSS belasına bulaşmak... ve enn önemlisi sınavı olan benim gibi garibanlar için güzel evimizin hangi güzide odasında yeni yıla girileceğine hararetli tartışmalar sonunda karar vermek demektir. Zor bi mesele azizim;)) Ben yeni yıla girmesem olur mu, nolur olur deyin yaa ühüüü;(

Gelelim aslında bu yazıyı yazma sebebime. Sevgili Nomu Yeppuda bana 12 istek ile sınırlı eğlenceli bir mim paslamış, Yeppuda'nın da dileklerini kendi üstüme zimmetlediğime göre şimdide yeni yıldan başka neler istiyorum onları yazayım;)

Hyun Bin'in bir askerden an önce gelmesini ve dizi çekmesini istiyorum:)

***Birazcık depresif başlıcam ama idare edin gerçekten şu anda en çok ihtiyacım olan bunlar. Herşeyden önce yeni yılda huzur bulmak istiyorum! Başımı yastığa koyduğumda hemen uyumak istiyorum ve mümkünce kafamın içindeki bir türlü susmayan bunaltıcı sesin susmasını istiyorum...

***Yeni yılda sınavları atlatmış, özgür ve mutlu olduğu bir işte çalışan bir birey olmak istiyorum.

***Kırk yaşıma da gelsem hala uzakdoğu manyağı olmak istiyorum, şöyle torun torba herbirlikte plazma tv nin karşısına geçip kore dizisi izleyelim istiyorum ahahah:))

***Daha farklı bir çevre ve daha aklı başında, kötü günümde yanımda olan ve gerçekten beni düşündüğünü hissettiğim arkadaşlar istiyorum. Adımı Kore Delisi yerine Mıknatıs olarak değiştirmeyi düşünüyorum O_o Cidden ya mıknatıs misali  kendim gibi delileri yanıma çekmek zorunda mıyım!

***2011 yaktı- yıktı beni o yüzden 2012 benim yılım olsun ve hiçbir pişmanlık duymadan ''Vay be yaşamak ne güzel şey!'' dideyim (diyelim);)

***Özene bezene yaptığım saçımın dışarı adım attığım anda rüzgar yüzünden dağılmamasını istiyorum:( Benim gibi saçına takıntılı olanlar için çok sinir bozucu bir durum yahu!

***Mümkünse bir kerecikte olsa derslere hocalardan önce girmek istiyorum:) Dersliğin kapısını çaldığımda canım hocalarım ''Yine mi geç kaldın, çabuk yerine otur gözüm görmesin seni'' bakışı atmasınlar istiyorum (çaktırmasam da çok tırsıyorum o zamanlar ya)

***Güney Kore:  Coffee Prince gibi romantik, A Love To Kill gibi seviyorum ama kavuşmamız imkansız, Greatest Love gibi manyak, Hello My Teacher gibi sempatik, I'm Sorry I Love You gibi bizi salya sümük ağlatan, My Girlfriend is a Gumiho gibi şeker, Smile You gibi huzurlu, Sungkyunkwan Scandal gibi gözümüzü gönlümüzü açan diziler çekilsin İSTİYORUM! Kendimi kaptırmışım bir an yaa kısaca ortaya karışık güzel mi güzel Protect The Boss kıvamında bişey istiyorum. Ne yani çok mu şey istedim şimdi Allah aşkına ^^

Japonya: Beni benden alacak drama türünde dizi yada film çekmelerini istiyorum. Her zaman söylerim caponların hayal güçlerine hastayım, adamlar çok farklı koulardan harika dramalar çekiyorlar. İstiyorum işte istiyorum!

Çin: Jackie Chan'in yirmili yaşlara tekrar dönüp film çekmesini istiyorum:D Çin'e dair çocukluğumda aklımda kalan tek şey Jackie Chan filmleridir. Vay arkadaş sen nasıl bir insansın ki o filmleri çekebildin, kaç yaşında olursan ol Chan abi ben senin hala hayranınım:)))

Türkiye: Çok büyük bir beklentim yok aslında tek istediğim kendi kültürümüzü yansıtan, orjinal (mümkünse araklanmamış ve o güzelim filmlerimizi tekrar çekip helak etmesinler), kimin eli kimin cebinde belli olan, içinde İffet-Bihter-Fatmagül-Kudret-Behlül vs isimlerinin geçmediği, bütün aile fertleriyle oturup izleyebileceğimiz, eğlenceli, saf (iyi anlamda:)) bir Türk dizisi izlemek istiyorum! Allah'tan fazla beklentim yokmuş heee:))

***Koreli grupların Türkiye de konser vermesini istiyorum. Ayrım yapmıyorum o derece istiyorum artık Allah ne verdiyse modundayım, yeter ki gelsinler:D

***Süpper ötesi bir fotoğraf makinası istiyorummm, hemide çok istiyorum^^ Ve gözümü kamaştıran anların resmini çekmek istiyorum;)

*** Güvendiğim insanların beni arkamdan vurmamasını istiyorum ve insanlara kin beslemek, çabuk affetmemek istiyorum...

*** Herkesin hayallerindeki gibi yepyeni bir hayat sürmelerini, sevdikleriyle çok ama çok mutlu olmalarını istiyorum!

***Son bir madde de kendim ekliyorum:) Efemin kendime en hızlısından akıl fikir diliyorum zira bu gidişle benden adam olacağı falan yok;)))

Oh be sonunda bitti, aslında bitmadi ama mecburen ben burda kesiyorum yoksa insanoğlunun istekleri hiç biter mi;)) Şimdi de geldi bu mimi paslamaya; Bunu Sevdim, Lee, Harmony, EunHye, Güney Kore, Egosantrikrapsody, Eskaymak, BBsever, Sağ Beyin ... Bu mim kaç kişiyle sınırlı bilmiyorum o yüzden kimi gördüysem ekledim:D Hadi sizi kolay gelsin ben kaçtım malum kitaplar beni bekler;)



 Her kim okuyorsa bu yazıyı 
isteklerimin gerçekleşmesi için canı yürekten 
İnşallah deyin emi çünkü ben sizin için dedim bile;) 
Hepinize mutlu yıllar canlar^^

25.12.2011

Taiyou No Uta - Güneşe Ağıt


İsmiyle öne çıkan bir film Güneşe Ağıt... Bu film için verilebilecek en güzel isim bu sanırım, cidden çok beğendim. Çok uzun zaman önce izlediğim 2006 yapımı, 119 dakikalık, romantik-dram tarzında bir japon filmidir kendileri. 

Özellikle filmin adını vurgulamak istiyorum çünkü iki tane Taiyou No Uta var. Bir tanesi şu an da benim bahsedeceğim film Midnight Sun (Güneşe Ağıt), diğeri ise daha sonra bu filmden esinlenerek çekilen dizi Song of the Sun (Güneşe Bir Şarkı). Dizi on bölüm olarak çekilmiş oyuncuları falan da farklı, ben izlemedim o yüzden geçiyorum.

Filmin Konusu: İnsanlarda ender olarak görülen Güneşe Çıkamama Hastalığı (XP-Xeroderma pigmentosum) yüzünden sadece geceleri dışarı çıkıp gündüzleri uyuyan Kaoru'nun (Yui) hikayesidir. Hayatta sahip oldukları kendini gözü gibi koruyan anne babası, dert ortağı kuzeni (o kız kuzeni miydi ya unutmuşum neyse işte), elinden düşürmediği gitarı ve her gece pencereden gördüğü ama bir türlü konuşamadığı Fujishiro Kouji'dir(Takashi Tsukamoto). Kaoru günlerini tek uğraşı olan şarkılarını her gece sokakta güneşe ağıt yakarak geçirir. Biryandan da hastalığı ilerlemeye devam etmektedir. Bir gün uzaktan uzağa hoşlandığı Fujishiro Kouji ile tanışır ve Kaoru için hayat hem daha renkli hemde daha acı verici olur...


Farkındayım cümlelerim baya absürt oldu ama işin aslı aşağı yukarı böyle idare edin canlar;) (Cümlelerimi toparlayamamın nedeni şu anda yanımda harıl harıl ders çalışan arkadaşım. Çok sinir oldum yahu ama arkadaşıma değil kendime, ulan insan birazcık gaza gelir yada etkilenir de ders çalışır dimi ama nerdeee)

Film hakkında kısaca bir değerlendirme yapacak olursam; çok ama çok harika bir konu, süper şarkılar ve vasat bir işleniş... Japon ve dram kelimeleri yanyana gelince çok kötü bişey beklemek mümkün değil zaten, adamlar öyle harika konular buluyorlar ki gelde ağlama:) Ama bu sefer bu kadar güzel bir konuyu değerlendirememişler, sanırım bu oyunculardan kaynaklanıyor. Özellikle de başroldeki kızın oyunculuğunu hiç sevmedim. Yani düşünsenize dünyada enden olarak görülen bir hastalık taşıyorsunuz ve hiçbir zaman güneşi göremezsiniz aksi halde hastalığınız hızla ilerliyor, işte bu karmaşık ruh yapısını hiç iyi yansıtamamış kız. Halbuki bize selpak dayandırmayacak bir konuya sahip bir film. Zati Yui japonya da bir popşarkıcısıymış Allah için kızın sesine diyecek birşey yok, filmi izler izlemez ilk işim kızın şarkılarını dinlemek oldu zaten ama oyunculuk dediğim gibi sıfır.


Sonuç olarak hikayesi ve filmde söylenen şarkılar için izlenmesi gereken duygusal bir film. Dram ağırlıklı olmasına rağmen sizi çok çok ağlatmayacak ama kendinizi ailenin yenine koyduğunuzda yüreğinizi burkacak farklı bir yapıt. Yüzünüzde kırık bir tebessümle bitireceğiniz Güneşe Ağıt'ı ne kadar seversiniz bilmem ama ben sevdim yani ilk izlediğimde sevmiştim;) En önemli ayrıntıyı söylemeyi unuttum; filmde kızın şarkı söylediği sokaktaki resimleride (aşağıdaki videoda var) ve filmin afişinde Gün Doğdu (Ay Çiçeği- Güne Bakan) çiçeğini kullanmaları çok anlamlı olmuş. Bir tarafta güneş olmadan yaşayamayan Gün Doğdu çiçeği bir tarafta güneş olunca yaşayamayan Kaoru... Ne ironi ama!

Aklımdayken hemen söyleyeyim filmi izledikten sonra büyük ihtimalle şarkıyı merak edeceksiniz, kızımızın ismi yukarıda da söylediğim gibi Yui şarkının ismi ise Googbye Days... Şimdilik benden bu kadar hepinize iyi seyirler;)



 Bu sefer yazıyı kısa tutmak zorundayım
ders çalışmaya karar verdim de:D 
Sağlıcakla kalın;)

24.12.2011

Şarkı Molası - 2


Not: Resim alıntıdır.


Saat kaç oldu hala uyuyamıyorum, bu gibi zamanların en iyi ilacı nedir? Tabiki müzik;) O halde Şarkı Molası'na kaldığımız yerden devam edelim... Herhangi bir ülke yada şarkı sıralaması yapmıyorum şu anda aklıma ilk gelenleri ekliyorum;)


***
Taeyang - Wedding Dress


Son aylarda BigBang grubuna iyice takar oldum, şarkılarını başa sarıp sarıp dinliyorum sanki görünmeyen bir el beni yönlendiriyor gibi. Ama dinlenmeyecek gibi de değil ki kardeşim, şarkıya bayıldım hele Taeyang'ın sesine bittim:))

***
Kim Hyung Sup - Sarang Hae Yo


Delightful Girl adlı diziyi izleyenler bu şarkıyı hemen tanımıştır heralde. Normalde tek düze giden şarkıları çok sevmem ama bu şarkı başka, Adamın sesinden midir yoksa şarkının güzelliğinden midir bilmem pek bi sevdim;)

***
S.H.E - Ai Lai Guo


S.H.E üç kişiden oluşan Tayvanlı bir kız grubu. Arada sırada tayvan semalarında uçmayı seviyorum, cırtlak seslerine rağmen arada dinlendirici, güzel şarkılar söylüyorlar.

***
K. Will- Day & Night (feat. Baek Ji Young)


Sesine hayran olduğum iki isim bir arada, insan başka ne ister ki... 
K.Will ve Baek Ji Young düeti, dinleyin canlar;)

***
Ji Sun -  Sarangeh Michyeoseo


Bu da Brilliant Legacy adlı dizinin OST'si. 
Hoş bi şarkı dimi^^

***
F.T Island - Sarangalhee


Benim şeker grubumun şarkılarından birini paylaşmazsam olur mu hiç! 
Evet bence de olmaz, geleneği bozmayıp araya bir F.T. Island şarkısı ekleyelim:)

***
2NE1  - Lonely


Sevdiğim koreli kız gruplarından biri daha 2NE1. 
Şarkı güzel, sesleri harika sevilmez mi hiç bu şarkı;)

***


Şarkıları beğendiniz mi^^
Şimdilik aklıma gelenler bu kadar. 
Bir sonraki Şarkı Molası'n da kaldığımız yerden devam ederiz;) 
Sağlıcakla kalın...

19.12.2011

Yetenek Avcısı - Part 4

Bu yetenek avcılığı çok hoşuma gitti ya o kadar farklı, güzel, güldüren ve aynı zamanda gereksiz şeylerle karşılaşıyorum ki beni benden alıyor:) Mesela biraz sonra yazacağım yetenek (!) biraz da bizi ilgilendirdiği için sıcağı sıcağına paylaşmak istedim, aslında daha farklı şeyler yazacaktım ama birdahakine inşallah;)


Yeteneğimizin daha doğrusu rekorumuzun konusu Dünya'ın En Gereksiz Rekorları arasında gösterilen 84 Saat Uyumadan Dizi İzleme Rekoru... Bir yerlerden tanıdık geldi mi sizede ahahh:)

Şimdi gelelim olayın kahramanına (!) 31 yaşındaki Steve Misiura, 72 saat olan Televizyon İzleme Rekoru'nu Amerikan komedi dizisi olan Friends'in toplam 238 bölüm olan bütün sezonlarını aralıksız 84 saat boyunca izleyerek yeni bir rekor kırdı. Oh oh ne güzel vatana millete hayırlı uğurlu olsun:)

Bu adamcağızın bir iki tane resmini ekleyecektim ama adam bütün resimler de hayalet gibi çıkmış (doğal olarak) o yüzden bir tane ekliyorum, yazıyı daha fazla katletmenin manası yok dimi bu kadarı yeterde artar bile. Baksanıza adama çökmüş resmen:)


Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse 84 saat boyunca televizyon izlemek pekte kolay değildir, ben bile (bana noluyosa) belli bir saatten sonra dayanamayıp bir kenara fırlatıyorum bilgisayarı. Misiura ise bu süre zarfında mide bulantısı yaşamış, vücuduna kramplar girmiş ve halüsinasyon görmeye başlamış. Bu seksen dört saat boyunca hiç uyumamış bunun içinde belli aralıklarla evine arkadaşlarını çağırmış ve beş dakika da bir alarm kurmuş. Sonunda da amacına ulaşmış Dünya tarihine geçecek (:D) rekora imza atmış.

Aslında böyle bir rekoru normal şartlarda paylaşmazdım ama dediğim gibi sanki bize biraz uyuyor gibi ne dersiniz? Biz uzakdoğu severler olarak günlük olmasa bile haftada belli bir saatimizi dizi yada film izlemeye kesin ayırıyoruz. Ben elimde olmadan yukarıdaki arkadaşa gülüyorum ama aslında bizim durumumuzun da ondan kalır yanı yok. Yanı Misiura 84 saat diziyi aralıksız izlediği için adına rekor diyorlar bizim hayatımız boyunca izlediğimiz uzakdoğu dizi-filmlerini yıllık hesaba vurunca uçuk bir rakam çıkıyor ortaya, eee o zaman bu çılgınlığın adı ne:))) Yok abi bu böyle olmayacak biri bana noter çağırsın izlediğim dizilerin çetelesini tutup onaylasın ahahhah:))

Peki siz bilgisayar yada televizyon başında kaç saatinizi feda ediyorsunuz bakalım? 
Var mı bu rekoru kırmaya gönüllü? ^_^ 

Başka bir yazıda görüşmek üzere
 sağlıcakla kalın;)

Smile,You - Gülümse

 Kurbağa ile Aptal...


Herkese selammm... 

Uzun bir aradan sonra nihayet yazı yazabiliyorum bloğuma. O kadar çok şey birikti ki hangisini yazsam, nerden başlasam bilemedim. Bir ara herşeyi tek bir postta yazayım dedim ama bu diziyi ayrı tutmak istedim diğerlerinden o yüzden haydi başlayalım ve bir çırpıda yazalım zira fazla vakit yok;)

Dizimizin ismi Smile, You diğer bir adıyla Smile Honey, korecesi 그대, 웃어요, bizim deyimimizle Gülümse. Gülümse aslında 2009 yılında yayınlanmış bir dizi ama daha önceden türkçe çevirisi yapılmadığı ve olanlarda karman çorman olduğu için izlememiştim, sevmiyorum başka dilde dizi izlemeyi. Neyse işte sonunda çevrilmeye başladı da bende kıyısından köşesinden nasipleniyorum. Smile You tür olarak romantik-komedi ve aile tarzında, tam tamına 45 bölümlük bir dizi. Evet diğer kore dizilerine göre bölüm sayısı uzun ama izlemeye başladıktan sonra birazcık daha uzun sürseydi diyeceğiniz türden eğlenceli, matrak, romantik bir dizi o yüzden bölüm sayısını kafanıza takmadan izleyin;)

Diziyi izlememiş olanlar için baştan uyarımı yapayım, dediğim gibi Smile You ne kadar romantik-komedi ise bir o kadar da aile dizisi. Yani aile içindeki olaylara dizi de baya yer verilmiş. Ben bu sefer diziyi atlaya atlaya izledim, nerdeyse bütün bölümlerine baktım sayılır ama toplasan üç dört bölüm anca yapar. Fazla zamanım olmadığı için böyle yaptım, kaldı ki ben öyle uzun uzadıya aile dizilerini pek sevmem ama bu dizideki aileler evlere şenlik cinsten. İnsanı çok fazla sıkmadan, her bölümünde heyecanı yüksek tutmayı başaran, kusursuz karakterlerden ziyade daha çok normal (ahaha) insanlardan oluşan sevilesi bir dizi. Yeni başlayan dizilerin sadece ilk bir kaç bölümü izleyip yorum yapabiliyordum ama bu dizi sizi uzun bir süre hayal kırıklığına uğratmayacaktır garanti ediyorum;) (Sonunu bende hala izlemedim ama)

Konusu: Seo Jung In zengin bir ailenin küçük kızlarıdır. Global Motor adlı bir şirketin zengin oğlu Lee Han Se ile biraz da ailesinin zoru ile evlenme eşiğine gelir. Kızımızın babası aslında küçük kızını zengin velet Lee Han Se ile evlendirip sallantıda olan şirketini kurtarmayı istemektedir. Ama çiçeği burnunda yeni evli çiftimiz balayı yolunda Seo Jung In'in şirketlerinin iflas ettiğini öğrenirler. Bunun üzerine Lee Han Se ailesinin baskısıyla kızımızı gelinliğiyle yolun ortasında terkedip gider... İşte bütün hikaye, cümbüş bundan sonra başlar.
Kendisini para yüzünden evlendirmeye çalıştıkları için ailesine küsen kızımızın aklına babasının uzun süre şoförlüğünü yapan büyükbaba gelir. Ve şımarık kızımız bundan sonra alışık olmadığı bir çevrede yaşamaya başlar. Bu küçük eve bir de kızımızın evsiz kalan ailesi ve büyükbabanın yakışıklı torunu Kang Hyun Soo da girince şamata başlar;)

Biraz karışık gibi görünebilir çünkü oyuncu kadrosu baya kalabalık, sonuçta iki aile birden var dizi de ama işin aslı kısaca bir evle yaşamak zorunda kalan iki çatlak aile ve bu ailede filizlenen gençlerin aşkı diyebiliriz.

Oyucular:
 ***
Seo Jung In (Lee Min Jung)

Kafasına eseni yapan, çatlak, şımarık bir zengin velettir kendileri. Ailesinin durumu iflas edene kadar iyi olduğu için el bebek gül bebek büyütülmüş o yüzden biraz hırçın, rahatlığa alışmış ve bu güne kadar zoluk görmemiş biri işte. Velakin kader bu ya bir gün içinde cici kocasını, parasını, evini kaybeder ve Kang'ların evine yerleşir. Zamanla da kedi-köpek gibi didiştiği Hyun Soo'ya aşık olu verir ama Jung In için hiç bir şe tam yolunda gitmez;) 

Kızımızı BOF'tan hatırlarsınız orda da bu dizidekine yakın çatlak bir rolü vardı ama burda tan kendini bulmuş diyebilirim. Sevecen, manyak ama bir o kadar da doğal. Jung In karakterini çok sevdim ben hatta dizide ki en çok sevdiğim karakterdi;)

***
Kang Hyun Soo (Jung Kyung Ho)


Kang Hyun Soo yurt dışında eğitim alıp gelmiş bir motor müdendisidir (yada bunun gibi bişey). Eğitimini tamamlayıp eve dönerken yolda deli kılıklı bir kızla (Jung In) karşılaşır ve zaten karışık olan hayatı daha da içinden çıkmaz bir hal olur. Bu çatlak kızın aslında sekiz yıldır aşık olduğu kadının küçük kız kardeşi olduğunu öğrenir, herkes için olaylar çok farklı yönlerde cereyan etse de aynı evde çakışır kalır.

Bu çocuğu Misa'dan hatırlarsınız, hani kızın sevdiği ana kuzusu bir çocuk vardı dizinin başlarında o işte.

***

Diğer oyuncuları tanıtmıcam zira ucu bucu görünmüyor bu işin:) Dediğim gibi hem çok içimizden, doğal karakterlerle dolu hemde farklı gelen bir havası var. Ciddi anlamda bir kaç yerde atlayarak izledim ama çok nadir. Ha bide aklıma gelmişken, bölüm sayısı uzun olunca hen bir sahneyi ve olayları acele etmeden çekmişler. Bizim dizilerdeki gibi büyükbabadan toruna kadar (hatta daha da ilerliyordu galiba) uzanıyor sülale ama bizdeki gibi sıkıcı değil, bölümler arasındaki heyecanı olabildiğince canlı tutmuşlar ve o kadar kalabalık kadroyu güzel harmanlamışlar;)

Son olarak aklıma gelen küçük ayrıntıları da yazayım; mesela büyükbabaya bayıldım ''be adam sen ne tutumlu şeysin'' dedim durdum:) Sonracıma büyükbabanın evdekileri hergün sabahın altısında kaldırıp, üstlerinden hiç çıkarmadıkları yeşil eşofmanla spor yaptırmasını sevdim. Ve son olarak dizide sadece tek bir çiftten ziyade bir çok karakter üzerinde durmalarını da sevdim... Bu böyle uzar gider;)

Smile You tamda moralim bozukken karşıma çıktı çokta iyi oldu çünkü dizide birbirinden komik bir çok sahne var. Eğer sizde birazcık tebessüm etmek istiyorsanız izleyin derim bu manyak aileleri ve şu aşağıdaki tatlı çifti ;) Dizi şu anda birçok sitede var o yüzden link vermicem ama burdan şarkı eşliğinde diziden kesitler izleyebilirsizin, fikir sahibi olmak için;) Hepinize iyi seyirler...

10.12.2011

Çok Yönlü Blogger Ödülleri (Mim)


Yazıma başlamadan önce belirtmek isterim ki nerdeyse hergün bir kaç dakikalık da olsa bloğuma uğruyorum ve yeni yazılan yazıları okuyup, haberleri takip etmeye çalışıyorum. Ama yazı yazmaya özellikle de şu sıralar vakit bulamıyorum (hala zamanım yok aslında ama ben sonunda isyan bayraklarını çektim ve ayrılmaz parçam olan sevgili bilgisayarımın başına geçtim, gönül rahatlığıyla zamanımı çatır çatır öldürüyorum:P) o yüzden ben teşekkürden önce özürlerimi bildirmek istiyorum efenim. İlk olarak bloğumu hergün takip eden ve yeni yazı bekleyen ama göremeyip hayal kırıklılına uğrattığım okuyucularımdan (böyle söyleyince kötü hissettim be kendimi, yazmayalı da hepi topu bir hafta olmuş aslında ama eskiden günde iki yazı birden yazdığımı düşünürsek evet yavaşlamışım sanki:D), ikinci olarakta bu mimi bana paslayan çingum Lee'den. Biyane çingu mimi bu kadar geç cevaplayabildiğim için...

Not: Ulen şansımın içine tüküreyim tam gaza geldim ne güzel yazıcaktım şimdi de internet gitti iyi mi, herşey mi bana karşı!... Pöf...(4 saat sonra sonuç; gece yarısını çoktan geçti ama hala  internet yok... tamam pes)

(Ertesi gün) Öhöm nerde kalmıştık,  evet sonunda geldik ödül törenine dicektim velakin bu mim'in iki tanecik kuralı varmış gelin önce onlardan başlayalım:

1)Bu ödülü bize layık gören kişiye teşekkür edip bloğunun linkini paylaşıyoruz.
Beni bu ödüle layık gören; ödülümü çatlak patron Cha Ji Heon'un elinden almamı sağlayan sevgili çingum Lee'ye  ve  ödülüyle beni hem şaşırtıp hem sevindiren Sadecedeniz'e çok teşekkür ediyorum;)

2)Hakkımızda bilinmeyen 7 gerçek yazıyoruz. 
 - İnsanlara karşı olması gerekenden çok daha fazla güler yüzlüyümdür, bu durumdan nefret etmeme rağmen (çünkü şu zamana kadar başıma ne bela geldiyse bu yüzden geliyor) kendime engel olamıyorum! Bu hayatta beni en çok mutlu eden şey karşımdaki kişinin gülümsemesidir. O gün moralim gerçekten berbat olabilir ki çok fazla depresif takılırım ama eğer yolda yürürken yada otobüsten inerken karşımdaki bir teyzeyle gözgöze geldiysem o an ani bir kararla tebessüm edip başımla hafifçe selam veririm. Yüzde doksan dokuz ihtimalle de o da aynı şekilde tepki verir (insan refleksi):) Teyzenin o anlık gülümsemesi benim için dünyalara bedel... İşte böyle küçük şeyler beni mutlu etmeye yeter de artar bile, o gün için bende ne dert kalır ne de tasa;)

-Tam bir ev kuşuyum! Beni kendi halime bıraksalar ömrümün büyük bir çoğunluğunu evde geçirebilirim.

-Karakalemle resim çizmeye (düzeltiyorum çizmek için uğraşmaya) bayılırım. İçimde ukte kalan mesleklerden biri de ressamlıktı ama kısmet değilmiş napalım. Şimdilerle resmi sadece canım sıkıldığında ve konuşmamak için kendimi tuttuğum zamanlarda çizerim. İlaç gibi gelir resim çizmek, ayrıntılarıyla uğraşmak büyülü bir şekilde sakinleştirir beni.

-Mp3 ve ben ayrılmaz bir ikiliyizdir efenim. Eğer sokakta kulağında kulaklık, müziği en azından çevresindekileri duyamayacak şekilde yüksek sesle dinleyen birini görürseniz dikkat edin o ben olabilirim. Evet çoğu insan kulağında kulaklık müzik dinler ama kabul ediyorum benimki birazcık abartı. İlerde sırf bu yüzden sağır olmaktan çok korkuyorum ama napayım. Benim ki bir anlam da bile bile lades:P

 - Beyaz tenli biri olduğum için hayalet yada hasta muamelesi gördüğüm çok olmuştur. Özellikle de sınıf arkadaşımın beni her gördüğü yerde ''canım hasta mısın yüzün kireç gibi olmuş'' demesine uyuz oluyorum. Bunlar güzellikten anlamıyorlar ya, uzakdoğu da olsam baş tacı edilirdim baş tacı hıh... ahahha:D

 -Defter ve kitaplara karşı acaip derece de ilgim vardır. Zati hayallerimden biri de (eğer bir gün kendi evim olursa, gerçi olmazsa da istiyorum) duvarı boydan boya kaplayan kocaman bir kütüphanemin olmasıdır. Her kültürden mutlaka bir kaynak bulunmalı... Çok seviyorum kitapları ya herbirine gözüm gibi bakarım ve ödünç verdiğim insanlarında aynı şekilde davranmasını isterim (ama sevdiğim bir çok kitabımın üstüne bir bardak soğuk su içtiğim de çok olmuştur hani:P ).

 -Hatta en en en büyük hatam ''Hayır'' diyememekti(r). Ve bütün pişmanlıklarım sadece bu beş harf üzerine kuruludur... Hayattan ders almak lazım dimi;)

İnsanın kendisi hakkında konuşması en zoru sanırım,  bu meşakkatli işi de hallettiğimize göre artık ödül törenine geçebiliriz. Mim kurallarına göre ödül vermek için 10 kişi belirleyecek mişiz. Ha unutmadan bende diğerleri gibi hemen not düşeyim; sıralama karışıktır ve ödül vermek istediğim sadece 10 kişi ile sınırlı değil aslında:(

Belki kendi bilmiyor ama blog açmama ve birbirinden değerli insanlarla tanışmama vesile olan kişidir. Bloğuna her girdiğim de eski yazılarından birini okur çıkarım mutlaka... Bu ödülü yazısını her okuduğum da ''bunu sevdim ki'' dedirtip isminin hakkını verdiği için gönül rahatlığıyla sana veriyorum çingu. Ve not; bloğunda yaptığın bütün güncel değişiklikleri severek takip ediyorum şefin tavsiyesi, günün atasözü, resimler...

Yazılarını okurken gülme krizine girdiğim ve yazılarında espiriyi en iyi harmanlayan kişidir kendileri. Tee uzaklarda olmasına rağmen bloğunu devamlı güncel tutmana hayranım çingu. Çok yoğun olduğunu tahmin edebiliyorum ama bu şekilde ve hızda yazmaya devam;)

Sanırım bende herkes gibi düşünüyorum senin hakkında lee; tek kelimeyle yazı makinasısın:) Çok yönlü bloger ödüllerini birbirinden farklı konularda yazdığın yazılarla kesinlikle hakediyorsun. Ama benim bunlardan ziyade en çok hoşuma gidense hangi konuda yazarsan yaz kendine has doğal bir üslupla, içinden geldiğin gibi yazman. Her ne kadar yorum yapmayı unutsam da aslında bütün yazılarını okuyorum biline, ailecek takipteyiz efenim:)

Sayesinde So Ji Sub'un dizilerinden filmlerine, spor hayatından özel hayatına kadar herbişeyi öğrendik. Enişte hakkında başka yerde bilgi aramaya gerek yok maşallah makinoun arşivinde hepsi mevcut. Yazılarını okumayı seviyorum ya ayrıca araştırma azmine hayranım;)

Mydestiny deyince aklıma üç şey geliyor; photoshop, VIP, kitap:) Yazılarını takip etmen gerçekten eğlenceli ayrıca photoshop çalışmalarına imrenerek bakıyorum. Ha söylemeden edemicim çingunun yeni blog temasını görmeyen kalmadı dimi, ben çok beğendim farklı ve rengarenk olmuş;) 

Hergün mutlaka bakıp çıktığım bloglardan biridir ama son zamanlarda hatta baya uzun bir zamandır eskisi gibi aktif değil:( Nerelerdesin şermin... Neyse şimdilik arşivini karıştırıyorum, batı filmlerini hiç mi hiç takip etmediğim için şerminin bloğu ilaç gibi geliyor bana ve genelde sevdiği şeyleri bende seviyorum. Hala takipteyim;)

Sadece koreyle sınırlı kalmamasını, farklı konularda yazı yazmasını ve üslubundaki sadeliği seviyorum;)

Tam bir gezgin! Onun kadar seyahat yapan birini daha görmedim. Ve sanırım son aylarda en çok kıskandığım kişi:) En son Güney Kore'ye gidip geldi ve bloğunda kore seyahatlerini bir bir anlatıyor. Bende sindire sindire her bir satırını okuyorum, sizde özlemin eğlenceli yazılarını okumalısınız;)

Yazılarını yüzümde tatlı bir tebessümler okuduğum, içimi ısıtan uyumlu bir kore severin bloğu;)Bloğundaki renk cümbüşünü ve yazılarının zengin içeriğini seviyorum;)

Aktif, renkli, eğlenceli, güncel daha ne olsun. Bez cadılarının kazanını karıştırmak, bloğunda vakit geçirmek gerçekten eğlenceli;)
Bu zamana kadar yazdığım en zor mimlerden biriydi O_o
Aklımdakiler sadece bu on kişiyle sınırlı değil tabiki ama kurallar işte... 
Şimdilik benden bu kadar
sağlıcakla kalın;)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...