29.07.2012

Bana Bunlarla Gelin; K-Pop... (Mim)


Yine bir mim yazısıyla karşınızdayım daha doğrusu yazılarıyla . İçerik itibariyle aynı olduğu için iki mim birden yazıcam, yani yetiştiremediğim için falan değil yanlış anlaşılmasın:)

1 - En Sevdiğiniz Ost

Öncelikle Kore Yıldızımın (Kore Aşığı) beni günler günler öncesinde mimlediği En Sevdiğiniz Ost konusu ile başlayayım. Bende çingum gibi My Girl dizisinin şarkılarını ayrı bi severim. Çoğu kişi diziyi sevmiyor belki ama ilk göz ağrım olduğu için midir bilmem diziyi de şarkılarını da pek bi seviyorum. Hadi itiraf edin be cidden güzel ost'leri vardı dizinin! Mesela şu Never Say Goodbye şarkısı bence çok yaratıcıydı... Ama bu şarkıları her ne kadar sevsemde hiç biri A Love To Kill 'in yerini tutmuyor. Şarkıları her dinlediğimde içimi bir hüzün kaplıyor...
Shin Seung Hoon - Geu Rae Do... Sarang Ee Da


Lee Soo Young - Ee Jook Il Nom Eh Sarang


2 - K-Pop'un Enleri

Şimdide sevgili Hoi Hoi'nin K-pop ile ilgili mimine geçelim. Daha bugün mimlemiş beni ama kendimden beklenmicek bir çeviklikle hemen cevaplıyorum. Kaç gündür bloğa uğramayan biri olaraktan bu önemli bir nokta dikkatinizi çekerim:) Bu seferki konumuz üç kategoride K-Pop'un Enleri'ni kendimizce belirlemekmiş. An itibariyle Pofuduk Dünyam da beni aynı mim ile mimlemiş, yanacıklarından öpüp hemen başlıyorum cevaplamaya...
    K-pop'un en yetenekli grubu hangisi?
K-pop'un en kaliteli grubu hangisi?
     K-pop'un en içi dışı bir grubu hangisi?

Bişey aklıma takıldı! Kategoriler yukarıdaki gibi üç kısım ama sizce de kalite yeteneğin bir sonucu değil midir? En azından benim için öyle, bir grup gerçekten yetenekliyse bu ister istemez kalitesinide arttırıyor. O yüzden ilk iki kategoriyi izninizle tek sayarak yazıyorum;)

K-pop'un en yetenekli ve en kaliteli grubu hangisi?
BigBang


Fazla düşünmeye gerek yok sorunun cevabı belli; BigBang... Hiç durmaksınız kendilerini aşmayı başarabilen ve her defasında yenilik yapabilen en mükemmel grup. Geç bulup kolay kolay kaybetmeyeceğim ender gruplardan biri oldu BigBang, her bi şarkısı ayrı güzel be... Still Alive!

T-ara


BigBang ile aklıma gelen ikinci isim T-ara! Kız gruplarının yüz akı, k-pop'un sadece bacak şovundan ibaret olmadığını gösteren yetenekli altın kızlar;) Day By Day!

(Not1: Elbette ki yeteneğini konuşturan başka gruplarda var; JYJ, FT Island, 2Ne1... Ama hiçbiri bu iki grup kadar gözümde başarılı değil malesef.
Not2: Yeni çıkan ve cidden yetenekli olduğunu düşündüğüm gruplarda var ama abi&ablaları dururken onlara laf düşmez diye adlarını dahi anmadım. Bu kadar da düşünceliyimdir :))

K-pop'un en içi dışı bir grubu hangisi?

Super Junior


Kim ne derse desin kardeşim aklıma ilk gelen grup Super Junior oldu. İzlediğim videolardan yada grup hakkında okuduğum yazılardan mıdır bilmem ama en içi dışı bir grublardan biri bence. Fanlar deşifre etmese bile grup üyeleri kendileri çekip videolarını falan bir güzel yayınlıyorlar. Önceden de dediğim gibi grupta sadece KyuHyun ve YeSung'un şarkılarını dinliyorum, eğlenmek için ise grup başlı başına komedi;)  Mesela şu hesabı kim ödeyecek muhabbeti var gerçi burda Evill'in başını yaktılardı ama neyse:)


Bir mimin daha sonuna geldik çok şükür. Ahh nerdeyse unutuyordum mimleri paslayan canlarıma teşekkür ederim;) Ben mimleri tek tek paslamak istemiyorum, eğerki bu yazıyı okuyupta bu iki mimden birini yada ikisini birden yapmayan varsa onları mimledim gitti;)  Kolay gele...

Dizilerle ilgili olan bir mim vardı eskiden
evet evet hala aklımda
inşallah yapıcam bir gün,
inanıyorum kendime;)

25.07.2012

Queen In Hyun's Man - Kraliçe In Hyun'un Erkeği



Bu diziyi taslaklara kaçıncı kez kaydedişim artık sayısını unuttum ama yok yazıp kurtulucam artık. Ramazan yüzünden midir sıcaklardan mıdır bilmiyorum ama yazı yazamıyorum. İki satır karalamamla sıkılmam bir oluyor. Neyse geçici bir durumdur inşallah...

Bugün size en son izlediğim şeker mi şeker bir diziden bahsedicem Queen In Hyun's Man yani Kraliçe In Hyun'un Erkeği. Eminim bir çoğunuz izlemiştir bu diziyi ama benim gibi tarihi dizilerden sıkılıp elinin tersiyle bir kenara atanlar için yazayım dedim. Bu dizi (biz kısaca QIHM diyelim) Rooftop Prince ile aynı dönem de yayınlandığı için biraz arka planda kaldı. Ki arka plana atanlardan biride bendim. Zaten o sıralar fantastik olaylardan bıkmışım hele de zaman yolculuğundan ayrı sıkılmışım, bu diziyide izlemicem uleyy diye ayak diredim. Aradan zaman geçmesi, izleyecek dizi kalmaması, dizi hakkında ki güzel yorumlar bide Hoi Hoi 'nin yazısını okuyunca izleyelim bakalım nasıl bişeymiş dedim. Ve tek kelimeyle bayıldım arkadaş. Rooftop Prince dizisiyle aynı diyen arkadaşlar tek bir noktada doğru, evet her ikisinde de zamanda yolculuk mevzusu var ama hepsi bu kadar. İki dizide birbirinden çok farklı. RP de çok güldüm eğlendim, QIHM de ise deli gibi meraklanarak bir sonraki bölümü iple çektim. Nedense bu iki diziyi karşılaştırma ihtiyacı duydum halbu ki ikisinden de farklı tatlar aldım. Neyse diziyi tanıtmaya devam...

Kısaca konusuna değinelim; size bi sürü isim sayıp kafanızı karıştırmak istemiyorum o yüzden yüzeysel geçicem. Kim Boong Do (Alim) saygıdeğer ailelerden birinin üyesi aynı zamanda sınavları birincilikle bitirmiş bir alimdir. Başbakan Yardımcısının ailesine attığı iftiralar nedeniyle alim hariç bütün aile öldürülür. Boong Do'nun bundan sonraki amacı Başbakan Yardımcısının pis işlerini engellemek ve Kraliçe In Hyun'u korumaktır. Suikastleri bir bir bertaraf ederken ölümle burun buruna gelir ama bir tılsım sayesinde ölümün eşiğinden döner ve kendini 300 yıl sonrasında bulur, çakma Kraliçe In Hyun'un yayında. Manken ve oyuncu olan çiçeği burnunda ünlü Choi Hee Jin, Kraliçe In Hyun'u canlandırmak için seçmelere başvurmuş ve kazanmıştır. Çekimler sırasında ilginç bir adamla tanışır başlarda onunda dizide oynayan bir oyuncu olduğunu sanmaktadır. Ta tarihin tozlu sayfaları bir bir değişmeye başlayana kadar...


Konusu aşağı yukarı böyle, ikilinin yolları bir şekilde kesişir ve macera başlar. Bu diziyi bana en çok sevdiren olay örgüsü oldu. O kadar zekice kurgulanmış ki, hiç bir soru havada kalmıyor. Bizi kıvrandırmadan ama merak unsurunu hep canlı tutularak bir güzel işlemişler konuyu. Bi de dizinin başıyla sonunda dahi bir bütünlük yakalamışlar, adamlar olayları birbirine güzel bağlamış... Yine bir dizide daha yan rollere bayıldım yahu, kızın menejeri ve eski sevgilisini canlandıran arkadaşları baya sevdim:)

***

 Kim Boong Do (Ji Hyun Woo)


Boong Do adı üstünde bir alim, 300 yıl sonrasına gelse bile olayları anında kapıyor. Karakterin bu özelliğini sevdim bu özellikle hem diziye güzel malzeme oluşmuş hemde uyum aşaması diye bizi kıvrandırmamışlar. Bu adamı daha önce başka bi yerde izledim ama nerde çıkaramıyorum neyse. Tek bildiğim adama karşı olan duygularım hala aynı, ne sevdim ne sevmedim. Ama dizide In Na ile olan uyumlarına bayıldım;) 

***

Choi Hee Jin (Yoo In Na)

Bütün aşırı haraketlerine rağmen bence diziyi alıp götüren Hee Jin karakteri olmuş. Boong Do karakteri ne kadar zekiyse Hee Jin karakteride o kadar cesur. Kız canı ne isterse hiç çekinmeden yapıyor. Çocuğu öpmek için uydurduğu bahaneler ise ayrı bir komedi:) Selamlaşmadan tutunda kravata kadar her bişeyi napıp edip öpüşmeye bağlıyor. Çocuk en sonunda dayanamayıp ''Bu dünyadaki her şeyin öpüşmek için var olduğunu hissetmeye başladım.'' demişti. Ehhe ben bile öyle düşündüm yahu:)

***
Sevimli ana karakterimiz bu iki şahsiyet ama dediğim gibi yan rollerdeki arkadaşlarıda ayrı bi sevdim. Hala izlemeyeniz varsa yada benim gibi konu benzerliği yüzünden diziyi erteleyeniniz varsa hiç durmayın izleyin canlar. Dizi o kadar güzel ki bir kez başladın mı bırakamıyorsun zaten, izleyinnn;)

Şimdilik benden bu kadar,çok bile yazdım.
Bilgisayarın başında bu kadar kalıcamı tahmin etmezdim,
dizinin kalitesini burdan anlayın;))
Sağlıcakla kalın canlar...


23.07.2012

Ortaya Karışık!


Yazı yazmayalı iki haftayı geçmiş... Aslında yazmam gereken bir sürü mevzu var ama sıcaklar insanı öyle bir bunaltıyor ki kolumu oynatamıyorum. Cehennem sıcakları diye bir tabir var ya işte bu sözü söyleyen arkadaş İzmir de yaşamış olmalı. Abicim nasıl bir sıcaktır bu gündüz dışarı adım atamıyorum, yarasalar gibi geceleri hayata dönüyorum resmen. Ramazanda geldi oh oh ne güzel... Allah herkese kolaylık versin, özelliklede sıcağın ortasında çalışmak zorunda olanlara. Bu post biraz karışık olucak şimdiden söyleyeyim, yazamadığım bir kaç küçük konu hakkında lakırdı edip kaçıcam. Kaçıcam derken başka bir yazı yazıyorum da ona devam edicem. İki haftanın acısını çıkarmam lazım dimi ama;)

Öncelikle çingularımdan başlamak istiyorum; biliyor musunuz bilmiyorum ama WP bloglarına yorum bırakamıyorum. Yani şimdilik, internet sorunumu çözdükten sonra bu küçük problemi de halldedicem inşallah. Neyse konuya döneyim, aslında bütün yayınlanan yazıları okuyorum ama bazılarına yorum bırakamıyorum onlardan iki tanesini burdan yad etmek istiyorum:) Zira kaç gündür içim içimi yiyor.

*Hikaru'nun burdaki eğlenceli yazısıyla başlayalım. Bu kızın varlığı bile benim gülmeme neden oluyor yahu. Yazılarını yüzümde kocaman bir gülümsemeyle okuyorum. Ayrıca ceseratine de hayran olduğumu söylemek isterim, her ne kadar kişisel yazılar yazmaktan çekindiğini söylesede takır takır yazıyor valla. Bu eğlenceli yazının devamı gelir umarım çingu, dört gözle bekleyenler var biline;)

*Bunu Sevdim'in bloğu tam tamına üç seneyi devirmiş! Dolaylıda olsa tebrik ederim çingum, daha nice seneler yazılarını okumak nasip olur inşallah;) Hep söylerim çingumun bloğu benim ilk keşfettiğim blogdur, o yüzden de bendeki yeri hep ayrı kalıcak... Bu arada bu ayın 7'si itibariyle benim bloğumda iki yaşına girdi:) Blog açalı tam tamına iki sene olmuş vay be geçen günler bellisiz. Yazı yazmaya fırsatım olmadı o yüzden bu ayrıtıyıda hemen buraya sıkıştırayım;)

Burdan küçükte olsa bir tanıtım da yapayım; bu zamana kadar bir çok Kore-Japon ağırlıklı bloglar gördünüz, okudunuz bunlara ilaveten bir tanede Çin bloğumuz oldu. Sevgili Secret Pekin Ördeği isimli sevimli bir Çin bloğu açtı. Blog henüz yeni ama eminim çingum kısa zamanda çekip çevirecek bloğu, şimdiden hepimize hayırlı uğurlu olsun;)

Yeni yayınlanan (yani en azından benim için yeni sayılan) şarkılarıda ekleyeyim hazır aklımdayken.

T-ara - Day By Day



Yine T-ara'dan beklendiği gibi on nurama şarkı olmuş. Şarkıyı yine eskitene kadar dinlicem anlaşılan, pek bi sevdim be. Klip ise yine film tadında; ilk bölümde Jiyeon'u öne çıkarmışlar yada benim gözlerim sadece onu mu görüyor ne:) Bakalım klibin ikinci bölümünde neler olacak... 

***

BigBang - Still Alive



İşte beklenen şarkı Still Alive! Ve beklenen albüm mü demeliydim? Albüdeki her bi şarkı birbirinden güzel, dinleyin canlar;)

BigBang - Bingeul Bingeul



Albümdeki bir diğer şarkı bu da en az diğerleri kadar eğlenceli. Monster şarkısınıda burdaki yazıda paylaşmıştım onuda dinleyin a dostlar...

***

Super Junior - Sexy, Free & Single


Super Junior demek benim için KyuHyun ve YeSung demektir. Gözlerim ve kulaklarım direk bu ikiliyi arıyor ister istemez.


Bu arada henüz yazamadığım mim'ler hala aklımda,
inşallah en kısa zamanda yazıcam:)
Sağlıcakla kalın...

4.07.2012

Takıntılar... (Mim)


Kısa sıklıklarla mim yazıları yazar oldum ama kabul edelim ki eğlenceli yazılar ortaya çıkıyor. Tamam canım benim kolayıma da gidiyor olabilir:) Diğer yazılarda en az yarım saat araştırma yaptıktan sonra ancak yazıya başlayabiliyorum ama mim yazılarında bilgisayarın başına oturmam yetiyor. İçimden geldiği gibi, özgürce yaz yazabildiğince...

Aslında yazılmayı bekleyen iki mim var ama ikinci mim baya uzun ve zaman alıcı olduğu için şimdilik onu beklemeye alıyorum. Şimdiki mim konumuz ise takıntılar; Takıntıların var mı, yoksa kim takar takıntıları sallamışım dünyayı modunda mı yaşarsın hayatı... Bu eğlenceli mim için Tayfun'a teşekkür edip hemen yazmaya, akabinde deli ünvanımı tastiklemeye başlıyorum;)

*Ennn büyük takıntım durmaksızın tekrarlayan seslerdir! Mesela saat tıkırtısı, kriz geçirme sebebimdir. Benim olduğum bir odada asla saat bulunamaz, olanların ya pilini çıkarırım yada direk dışarı fırlatırım. Yatılı misafirlikteysem, odada saat varsa ve o saatle aynı odada kalmak zorundaysam o zaman vay halime:) Ha bide musluğun damlatmasına uyuz olurum. Sırf damlatmasın diye muslukları var gücümle sıkarım, bu yüzden evdeki bütün muslukları büyük bir itinayla bozarım:)

*Diğer bir takıntım ise gereğinden fazla sevilen şeylerdir. Nasıl desem eğer çevremdekiler bir şeyden yada kişiden bıktırana kadar bahsediyorlarsa o şeye uyuz olurum. Evet salak bir takıntı (yada huy mu desem) ama napayım sevemiyorum. Mesela ''Hatırlanacak Bir An'' filmi, hakkında o kadar çok şey söylendi ki filmi izleyesim gelmedi yahu. Film çekileli tee kaç sene oldu ama ben ancak geçen hafta izledim. Napayım ya ilk izlicem yada son ortası yok:) Bu konuda en bariz örneğim de Lee Min Ho'dur. Sağolsun Misaki bu veletten o kadar çok bahsetti ki şu anda adama acaip uyuz oluyorum. Halbuki hiç bir alıp veremediğim yoktu, pisi pisine arada kaynadı yavrucak:))

* Ajanda takıntım vardır, kullansam da kullanmasam da gözüme çarpan ajandaları stoklarım. (Ajandaları çocuklarıma miras bırakmayı düşünüyorum galiba, başka bir açıklaması yok çünkü)

*Resmi birşey yapıcaksam elimdeki kağıtlara en on kez bakarım. En basitinden fatura ödemek gibi; ödenecek miktarı, tarihini vs herşeyi ezbere bildiğim halde yinede bakarım. Okuduğum bölümden kaynaklanıyor olabilir yada kerizlenmekten korkuyorumdur:) Paronayakça...

*İnsanların gözlerine bir kaç saniyeden fazla bakamıyorum, çoğu insan bundan rahatsız olduğu için yapamaz ama bende durum birazcık farklı. Nasıl anlatsam? Karşımdakinin gözlerine ilk üç saniye baktığımda gerçekten onu dinlerim ama süre geçtikçe göz rengi dikkatimi çeker ve hangi renlerin ne kadar yoğunlukta olduğu gibi saçma sapan şeyler dikkatimi çeker. Bu da karşımdaki insanı dinlememi engeller halbuki çok iyi bir dinleyiciyimdir. Karşımdaki insan onu dikkate almadığımı düşünmesin diye yine yüzüne bakarım ama direk gözlerine bakmamaya çalışırım.

*Parfümlerden nefret ediyorum. Daha doğrusu ağır ve gereğinden fazla sıkılmış parfümlerden... Ağır parfüm sıkmış birinin yanındaysam hemen ortamdan sıvışırım ama kapalı bir yerdeysem öhööö...

* Yemek yaparken ellerimi dakka başı yıkar kurularım, yanıbaşımda küçük bir havlu kesinlikle bulunmalı.

* Bu takıntımıdır bilmem ama çikolatadan nefret ederim. Kırk yıl yemesem aklımın ucuna gelmez. Sevmiyorum yahu sadece çikolatayı değil çikolatanın içine girdiği hiçbir şeyi sevmiyorum! Mümkümse bana çikolata almayın arkadaşlarım hatta almayı teklif dahi etmeyim, sonra ziyan oluyor yazık:)

*Eşyalarla ilgili takıntım vardır. Eğer birinin eşyasını alıyorsam (ne olduğu önemli değil, silgi bile olabilir) kesinlikle onu geri vermeliyim. Bende kaldığı her gün içim içimi yer, verip kurtulmalıyım. Karşı taraftan aynı şeyi beklemeyi yıllar yıllar önce bıraktım o yüzden bu kısmı es geçelim.

*Telefon sesi! Bir çok insan telefonum çalmıyor diye depresyona girer ama ben çalınca giriyorum. Yani yanlış anlaşılmasın telefon çaldığı için değil telefonun sesine uyuz oluyorum. Sanırım bu takıntım vakti zamanında erken kalkmak zorunda kaldığım yıllarda oldu. Uykumun ennn tatlı yerinde telefonun alarmı gümbür gümbür çalardı sıkıysa kalkma! O gün bu gündür zil seslerine uyuzum o yüzden telefonum devamlı titreşimdedir:)

*Çoğu uzakdoğu sever gibi sevdiğim şarkılara fena halde takarım. Midem bulanana kadar dinler eskitirim şarkıları...

Birazcık düşünsem daha bunlara benzer abidik gubidik bir sürü takıntı bulurum ama bu kadar yeter. Daha sonra dönüp bu yazıyı okuyunca kendimi problemli insan olarak düşünmek istemiyorum. Sonuçta yapmak başka şey bilmek başka:) Bu mimi takıntılarını merak ettiğim LeeKore Aşığı ve bayadır ortalıklarda pek görünmeyen Sağbeyin'e paslıyorum. Umarım sizde benim kadar eğlenirsiniz;) 

3.07.2012

Anadolunun Kayıp Şarkıları


Dünden beri insancığın biri müziğin sesini sonuna kadar açmış bangır bangır şarkı dinliyor. Dinlemesi beni ilgilendirmez ama bütün mahelleye dinletmesinin de bir alemi yok! Hadi onuda geçtim, bu yaşıma kadar dinlemediğim ve dinlemekte istemediğim ne kadar arabeks şarkı varsa hepsini peşpeşe sıralıyor mübarek. Annem yoluma çıkmasa çoktan gidip susturmuştumya neyse (bir saat içinde susmazsa dayanıyorum kapısına)... Hayır anlamıyorum madem yüksek sesle şarkı dinlemeyi çok seviyosun, tak kulaklığı kulağına istediğin kadar dinle. Milleti niye rahatsız ediyosunuz ki! Belki benim gibi arabeks türünü sevmeyen olabilir yada daha önemlisi hastası olan, bebeği uyuyan, işten yeni gelmiş olan, uyuması gereken, yada sınavı olanlar olabilir. Böyle düşüncesiz insanlara illet oluyorum yahu...  

Biraz daha dışardan gelen sesleri dinlersem kafayı sıyırıcam o yüzden hemen özüme dönmem lazım. Karadeniz ezgilerini sever misiniz?  Benim karadeniz serüvenim Gülbeyaz dizisiyle başlamıştı, ne çok severdim be. Her bölümünü pür dikkat izlerdim, hala da çok severim. Tee o zamanlardan Şevval Sam'a hayranımdır, onun söylediği karadeniz ezgilerineyse ayrı bir hayranım. Keşke söylemeye devam etse...
Başta karadeniz şarkıları ağırlıklı olmakla beraber, şu anda dinlediğim ve papağan gibi tekrarladığım bir kaç şarkıyı ekliyorum, dinleyin canlar. Ama mümkünse sesini fazla açmayı emi;))

Ülkemin her bir karış toprağı ayrı güzelliklerle dolu.
Doğusu batısı, güneyi kuzeyi her birinde ayrı nakış ayrı  desen.
 Kıymetini bilene...

*****
Murat Kekilli - Dut Ağacı Değilem


***

Olgun Şimşek -Üflediler Söndüm 


***

Ekrem Düzgünoğlu & Zara - Olmuyor


***
Karmate - Nayino


***

Şevval Sam & Kazim Koyuncu - Gelevera Deresi


***
Kazim Koyuncu & Şevval Sam - Ben Seni Sevdiğimi Dünyalara Bildirdim


***
Volkan Konak - Mimoza Çiçeğim


***
Karmate - Yağarsa Yağmur Yağar


***
Yüreğine Sor Film Ekibi- Ela Ela


***

Av Mevsimi Film Ekibi & Cem Yılmaz - Hayde


Not: Sonunda sustu! Sessizliğin kıymeti paha biçilemez...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...