Yazılarını severek okuduğum sevgili Nabrut yeni bir mim başlatmış. Mimin konusu; Küçükken etkilendiğimiz hikayeyi, hikaye yoksa bile ilkokulda okuduğumuz ilk masal kitabının bize ne hissettirdiğini yazmamızı istemiş.
Eskiden her köyün imamı ezan saati geldiğinde ezanı kendi okurdu. Sonradan köyleri merkezi sisteme geçirdiler, yani ilçede ezan okunduğundan aynı anda bütün köylerde de duyuluyordu. Önemli bir duyuru yapılacağı zaman ilçeden anons geçerler herkesin haberi olurdu.
Velhasıl köyümüzün güzide insanlarında biri ilçeye inince, artık merkezi sistemi unuttu mu bilerek mi yaptı orası bize karanlık, köyümüzün yaşlılarından kendi gibi şakacı bir amcamız adına sela okutuyor! Sela bitince amcamızın adı, soyadı, köyü hepsi söylenip Allah rahmet eylesin deyip bitiriyorlar. Sıkıntı şuradaki bu sela ilçede ve bütün köylerde aynı anda duyuluyor, ee duyan herkes uzakta olan başka bir yakınını arayınca bir anda Türkiye'nin yarısı(Sivas'ın göç oranına bakılırsa abartmam normal) ve akabinde gurbettekiler bile amcanın öldüğünü duyuyor.
Haberi alan taziye ziyaretine geliyor, gelenleri de kapıda ilk karşılayan öldü sanılan amcanın ta kendisi:) Ağlaya sızlaya taziyeye gidenler amcayı sapasağlam karşılarında görünce ne bilsinler ki içeri gireler ne bilsinler ki orada dikileler. Amca hepsini içeri davet ediyor çay ikram edip uzaklardan gelenlere ikramlarda bulunuyor, olanları anlatıp ''Köftehor adıma sela okutmuş, adımı duyunca ben bile şaşırdım'' demiş. Yanındakiler ''Peki amca kızmadın mı bu işe?'' diye sormuşlar. Amca '' Daha ölmeden dünya gözüyle kim karagün dostu kim değil görmüş oldum'' diye tebessüm etmiş...
Adamın biri dalavereyle bir inek satın alır. Zaman geçtikçe yaptığından pişman olur, ineği satın aldığı adamı arar ama bulamaz. Vicdan azabı uykularını kaçırmaya başlayınca dayanamaz ineği dergaha bağışlamaya karar verir. En azından dergahta aş yapılır ihtiyacı olanlara dağıtılır diye düşünür.
Yakınında bulunan Hacı Bektaş-ı Veli'nin dergahına gider ve durumu anlatır. Lakin Hacı Bektaş-ı Veli kurbanı kabul etmez adamı geri çevirir. Adam bu sefer de Mevlana'nın dergahına gider, durumunu aynı şekilde anlatır. Mevlana kurbanı kabul eder.
Adam merak eder ve sorar:
-Aynı şeyleri Hacı Bektaş-ı Veli'ye de anlattım ama o bağışımı kabul etmedi, siz neden ettiniz?
Mevlana:
-Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir, öyle her leşe konmaz. Bu yüzden senin kurbanını biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
Adam merakından duramaz kalkar Hacı Bektaş-ı Veli'nin yanına gider, kendilerinin geri çevirdiği kurbanı Mevlana'nın kabul ettiğini söyler ve bunun nedenini sorar.
Hacı Bektaş-ı Veli:
-Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise, Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez, bundan dolayı o senin kurbanını kabul etmiştir.
Ne büyük alçak gönüllülük! Kendinde tevazulu davranıp başkasını yüceltip övmek ne büyük bir erdemdir. Elbetteki benim gönlüm onların binde biri olamaz hatta beşeriliğin verdiği açgözlülüğü sonuna kadar kullanıyorum. Ama en azından nefsime yenik düştüğüm anlarda bu hikaye aklıma gelir ve kendimi bir adım geri çekerim ''Bırak seni başkaları övsün, bırak iyiliklerin saklı kalsın kimseler görmese de olur görmesi gereken gördü'' diye geçiririm aklımdan.
Benden bu kadar, şimdide sizin aklınızda kalan ve küçükken sizi derinden etkileyen hikayeyi yazarsanız severek okuruz canlar. Sizin hikayelerinizi merakla bekliyor olacağım pek sevgili blog yazarları:
İki hikayede tüylerimi diken diken etti. İkinci hikaye önceden denk geldiğim ama unutmaya yüz tutmuştu sayende hatırladım. İlk hikaye ise gerçek yaşandığına emin olarak okuduğum ve bu yüzden daha da derinden etkileyen bir hikaye oldu. ( bunun -4-5 yıl sonra 49 days izlemeye karar verip dizinin ruh dünyamı alt üst etmesiyle bir alakası var sanırım. hayır ben dram izleyemiyorum 5 yıla yakın inat et izleme sonra pes edip psikolojini boz :D bendeki de akıl yani :)
YanıtlaSilEllerine sağlık canım arkadaşım. Gecenin bu vaktinde çok samimi iki hikaye okudum sayende. Özellkle giriş kısmı, sonrasında başaklar ve Anadolu... Çok güzel yazmışsın daha ne deyim.
Seni buralarda daha çok görmek dileğiyle.
O diziyi inatla izlemeyenlerden biride benim:) İçinde ruhani şeyler olan yapımları izleyemiyorum. Çünkü dizi yada film bittiğinde benim için bitmiyor günlerce haftalarca kafamda devamını çekiyorum sanki. Devamlı düşün düşün kafayı yiyorum o yüzden izlememek benim için daha hayırlı.
SilMimin konusunu ilk okuduğumda çok beğendim, seviyorum böyle bizden olan şeyleri. Hatta mimlenenleri takip etmeye çalışıyorum, birbirinden farklı hikayeler çıkıyor ortaya. Seninde yüreğine sağlık güzel bir mim başlatmışsın pek beğendim konusunu. Tembelliğe yenik düşmezsek inşallah balam:)
KOre delisi mimi yorumundan əvvəl burda gördüm. Mimləndiyimi görüb çox sevindim ;) Ən çox da ikinci hekayə çox təəccübləndirdi məni. Çox bəyəndim. Evlərə sünbül vermək də gözəl adət imiş. İndidən düşünürəm təvazuyə aid nə hekayə var yadımda, xatirəmdə :)) Nabrut da gözəl mim hazırlayıb. :))
YanıtlaSilSağolasın:) Bakalım Azerbaycan semalarından ne hikayeler çıkacak. Yazını merakla bekliyorum Nanacan;)
Sil